Allah’ın emri peygamberin kavli dediğimizde aklımıza evlenmek gelir. Bu bağlamda evlenmek hem farz hem sünnet olan bir ibadet konumundadır. Tabi duruma ve kişiye göre evlenmek bazen emir ve sünnet olmaktan çıkıp haram olmaktadır. Kişi evlenmeksizin kendisini haramdan, zinadan koruyamayacaksa evlenmesi farz olur. Bu kişi eşine ve ailesine zulmedecekse bu kişinin evlenmesi haram olmaktadır. Zaten evlilikler Rum Suresi 21. ayette de belirtildiği gibi kişinin gönlüne huzur, mutluluk ayrıca hayırlı ve mü’min nesiller yetiştirmek içindir.
Fakat bizler bu emri uygulamaya çalışırken usullere riayet etmiyoruz. Evlenmenin de usulleri mi olurmuş diye düşünebilirsiniz. Lakin her şeyin bir adab u erkanı olduğu gibi evliliğin de kendine göre bir adabı vardır. Peki nedir bu usuller? Haram-helal, mahrem-namahrem sınırlarına dikkat etmektir. —– Nisa olsun Nur olsun yahut başka sureler olsun bir çok surede erkek ve kadınların gözlerini-ırzlarını haramdan korumalarını emretmektedir. Haramlara karşı göz perdelerimizi-kapaklarımızı- indirmemizi istemektedir. Peki biz ne yapıyoruz? Göz kapaklarımızı sonuna kadar açıyor muyuz? İbn i Mace, “Hz. Ömer davul sesi duyunca kulaklarını tıkar ve rasulullah da böyle yapardı” demiştir. Peki biz ne yapıyoruz? Biz, davulları-çalgıları adeta kulak zarını patlatırcasına çalıyoruz. Sahabe hayatında da çalgı vardı diyeceksiniz. Evet vardı lakin o çalgılar davul zurna değil deflerden(kalbi karartmayan sakin çalgı) ibaretti. Ayrıca o defler bizim şu an ölçüsüzce eğlenmek, hayasızlıklara bulanmak için kullandığımız çalgılar gibi değildi. Onlar defleri nikahı duyurmak için kullanırdı. Asıl amaçları buydu. Tirmizi, peygamberimizden rivayet eder ki: ” Nikahı ilan edin, onu mescidlerde yapın. Üzerine de def vurun.” Tirmizi’nin başka bir rivayetinde ise der ki:” Nikahda haramla helali ayıran fark , def ve sestir” . Ayrıca Rezin isimli bir ravinin rivayetine göre Allah mahşer günü şöyle seslenecektir: “Kulaklarını eğlence ve şeytan çalgısından uzak tutanlar neredeler? Onları misk bahçelerine dahil edin” . Halimiz böyleyken Rabbimizin bu hitabına biz nasl muhatab olacağız? Evlilik merasimlerimiz haramlarla dolu… Bu halimizle biz nasıl o muhatab alınan kullar arasına dahil ediliriz ki? Sünnet törenlerimiz de bundan farksızdır. Hz. İbrahim’in sünnetini uygulayalım deriz lakin rezalet bir tören tertib ederiz. Ölçüsüz giyinen erkek-kadınlar, edebe aykırı giyinen bayanlar, örtündüğünü sanan modacı tesettürcüler, ahlaken duyarsızlaşıp mahrem elleri zaruret dışı tutan davetliler, utanmadan hanımı ve çocuklarının o rezalet ortamında rezil bir şekilde eğlenmesine göz yuman aileler… Kütübü sittede içki kullanımının artıp çalgıcı kadınların çoğalması kıyamet alametlerinden birisi olarak haber edilmiştir peygamberimizden. Bizler bu durumda değil miyiz? Evliliklerimizi, nişanlarımızı, sünnet törenlerimizi kısacası tüm eğlence faaliyetlerimizi bu şekilde düzenlemiyor muyuz? Allah der ki harama dikkat et, zinaya yaklaşma, Allah’ın elçisi peygamber de gözün zinası harama bakmak, kulağın zinası haramı dinlemek, elin zinası haramı şehvetle tutmaktır der. Biz tüm bu emirleri çiğneyip bir sünnet eda etmek istiyoruz. Sünneti küçümsemek gibi anlaşılmasın ama bu durum bataklığın karşı tarafındaki üç-beş kuruş parayı almak için elimizdeki tüm altınları bataklığa doldurup bir geçit yapmaya çalıştığımız ve o geçitten üç-beş kuruşu almaya almak istemeye benzer. Yöntemimiz yanlış yöntemimiz. İllaki de eğlenelim deniliyorsa islami değerlere uygun bir çok düğün salonları var bunlar tercih edilmeli. Yahut mevlid yapılmalı . Ki mevlidlerde hiç bir beis yoktur. Evet mevlidler sıkıcı gelebilir fakat bizler bu sıkıcı gelen mevlidleri sıkıcı olmaktan çıkarabiliriz. Mesela mevlidimizde Kur’an-ı Kerim okuttuktan sonra cinsiyet ayrımı yapmaksızın helal dairesinde bir çok etkinlik düzenleyebiliriz.
Kısacası eğlencelerimiz sahabe dönemi eğlencelerinden çok çok farklılaştı. Hz. Osman, hayası ile melekleri imrendirirken yakın tarihte de Sütçü İmam harama yönelen gözü hiç düşünmeden vururken biz bunları unutup haramlara dalıyoruz. Hem de kendi irademizle. Bir bu dünyamızı çirkefleştiriyor bir de ahiret hayatımızı berbatlaştırıyoruz. Nereden nereye…..
İbrahim Halil Doğan…
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)