Son Dakika Haberler

TUT EFSANELERİ

TUT EFSANELERİ
Okunma : 2.592 Kere okundu Yorum Yap

İÇİNDEKİLER;

1- Battal Gazi’nin Mihribabil’i Fetihi Efsanesi. (Daha önce Tuthaber de yazmıştım)

2- Tut’un kuruluş (Şeyhali Baba, Mehmet Erzincan-i) Efsanesi

3- Şeyhali Baba Efsanesi III.

4- Keçi Otlatan Kadın, Şovak Efsanesi

5- Memekli Mağara Efsanesini

6- Ballının Gölü Efsanesi

Değerli okuyucu seninde bildiğin efsane varsa Tuthaber yada alttaki mail yoluyla bizlere ulaşı ver. değerlerimiz kayıp olmadan devamlılığını yeni nesillere aktaralım!

1-BATTAL GAZİ’NİN MİHRİBABİL’İ FETİHİ EFSANESİ; (Daha önce Tuthaber de yazmıştım)

2- MEHMET ERZİNCANİ, TUT’UN KURULUŞU EFSANESİ; Mehmet Erzincan-i’ nin babası Abdurrahman Erzincan-i, Zey köyüne bir cami yaptırır. Oğlu Mehmet Erzincan-i,(Şeyhali Baba) babasına caminin kıblesinin yanlış olduğunu söyler, Baba ve oğul arasında İddaya varan saygı içinde bir tartışma geçer Oğul kıblenin yanlış olduğunda ısrar edince, baba Abdurrahman Erzincan-i ise caminin mihrabına geçtiğinde Kabe’yi görebileceğini söyler. Gerçekten de oğul Mehmet Erzincan-i mihraba geçince Kabe’yi görür ve babasına karşı sözlerinden mahcup olarak, bu utançla daha fazla Zey köyünde yaşayamayacağını düşünüp, Zey’ den Tut’a gelerek yerleşir. Ulu camiyi yapıp, Çınar dikip Tut’un bugünkü yerleşimine öncülük etmiştir. Bu eserler günümüze kadar gelip tarihi eserler kapsanında koruma altına alınmışlardır. Kabri Tepebağ da felçlilere ve akli dengesi bozuk kişilerin şifa aradıkları kendi adı ile anılan Ziyaretgahta bulunmaktadır.

3- ŞEYHALİ BABA EFSANESİ III. ; Tut Ulu camisini yaptıran Şeyhali baba, Babasının Zey Köyünde yaptırdığı Ulu caminin kıblesinin yanlış olduğunu söyleyip yanlış çıkan öngörüsü sebebiyle Babası Abdurrahman Erzincan-i ye karşı daha mahcubiyeti içinde bir ukde iken zaman içerisinde beklenmeyen zelzeleden kendisinin yaptırdığı Ulu caminin yıkılan minaresi için kendisini çaresiz ve mahcup his eder. Allaha yakarışlarından sonra, babasından yardım istemeye karar verir. Şeyhali baba, babası Şeyh Abdurrahman Erzincan-i hazretlerinden elini yüzüne alıp yardım ister, Yerin yedi kat dibinden göğe, yükselen gaipten bir nida ile minare yerli yerine düzelip eski halini alır.

4- ŞOVAK KEÇİ OTLATAN KADIN EFSANESİ

IV. Murathan Bağdat seferi için cihada revan olur.Torosları Altınlı köprü, Vijne köprüsünü takiben Şovak köprüsü ve Şovak köyüne yaklaştıkları zaman iki keçisini otlatan yaşlı bir kadına rast gelirler. Padişah beyaz atının üstünde öyle heybetli görüküyormuş ki hiç tanımayan biri bile baktığında Herhalım Padişah bu dermiş. Yaşlı kadın Azametinden olsa gerek Padişahı hemen tanır, Ordunun önünü kesip bir türlü bırakmak istemez. Bu akşam bütün askerlerinle beraber benim misafirim ol padişahım. Padişah gülür. Bu kadar askere, hayvana nasıl yiyecek bulacak diyince de daha da gülmüş. Yaşlı kadın da Şovak köyünde Bismillah deyip bir hengile iki keçisinden süt sağıp koymüş, bulgur sokularına da üç beş kilo arpa, üç beş kilo kadar de samanı Bismillah deyip koymuş. Bütün askerler hayvanlarının yemlerini buradan temin etsinler, kendi yiyecekleri sütü de hengilden der. Koca orduya ait hayvanların bakıcıları, seyisleri bu üç beş kilo alabilen sokudan hayvanların yem torbalarına yiyecekleri kadar koyarlar. Ne kadar alırlarsa alsınlar sokudan ne arpa biter ne de saman, nede Süt hengilden süt bitmez. Durumu hemen gidip padişaha bildirirler. Yaşlı kadının kerameti karşısında, hemen huzura tez getirile demeden yanına gidip, Padişah kadının elini öper hayır duasını aldıktan sonra Gorlam deresinde atlarını sulayıp, Şepker köprüsüden geçip, Şeyh Abdurrahman Erzincani hazretlerine misafir olup Bağdat’a revan olurlar

5-MEMEKLİ MAĞRA EFSANESİ;

Tut’ da güzeller güzeli, güzel mi güzel ne kadar güzel ise de güzelliği kadar da fakir mi fakir bir kadın yaşarmış. Açlık ve sefalet içinde ki çocuklarına ekmek pişirmek için, çalı çırpı toplama ya çıkmış.Tut yamaçlarında cıllaz denen mevkide calı çırpı sıkıntısı çekerken bir şelek çalı için daha yukarılara derken daha yukarılara Tut’a tepeden bakan Hacımammed dağının, Patlak göl kenarında zarfın üzerinde bulu vermiş kendisini. Bulmuş ama havada bir yandan kararmaya, atıştıran yağmur borana dönmüş. Derken fırtanalar kopmuş yer göğe, gök yere le birleşmiş, çaresiz kadın tanrıya dua etmeden başka korkuya ve dehşete kapılıp bir daha bir daha tanrıya yalvarmış. -Beni buradan sağ selim indirir, çocuklarıma bağışlayıp yavrularıma kavuşturursan, sana aht (yemin) etim kurban keseceğim. Sonunda Tanrı kadının yakarışlarını duyup, hayırını ve dualarını kabul edip, kadının da anlamadığı bir talaz ınmı indirdiğini kendinin mi güç bela indiğini bilemeden, kendisine geldiğinde bir mağaranın içerisinde bulan kadın, yırtık, pırtık paçavraya dönen fistanının içerisinde bir kımıltı his etti. Kımıltı kaşıntıya dönünce bir pirenin kendisine musallat olduğunu gördü. Bundan daha iyi kurban olamazdı.Pireyi iki parmağının arasına alıp, tırnağı ile ezdi, İşte sana ahtim olan kurban, daha sana borcum morcum kalmadı deyip pireyi tanrıya sundu. Kadını gökten seyir eden Tanrı hemen kudretini gösterip kadını oturduğu yerde taşa çevirdi. Üryan bir şekilde orada kala kaldı. üstü başı yırtılan elbisesinden dışarı çıkan gürbüz memelerinden süt akmaya başladı. Sonra süt suya dönüşerek bir ibretlik olarak hala akmakta ve kadının güzel memelerinden dolayı olayın zuhur ettmiş olduğu mağara memekli mağara olarak anılmaya başladı. Günümüzde de meraklılarına bu ibretlik olayı hatırlatarak varlığını cıllaz mevkinde sürdürmektedir

6-BALLININ GÖLÜ EFSANESİ; Ballı adında bir hoca yaşarmış. Ballının gölü mevkinden, Karaçukur’a geçit sağlayan, şimdi oynak, Obruk diye bilinen yerde bir köy yerleşikti. Büyük bir deprem de heyelan sonucu, yok olmuştur. Efsane şudurki; Hayli zaman önce bu köyde Alim ve derin bilge sahibi olan Ballı Hoca diye birisi yaşarmış. Dişi çoban köpeği yedi tane yavru dünyaya getirir. Depremi his eden köpek, yavrularını da alarak karşı da ki kösüreliğin tepeye taşır. Köylüler çoban köpeğini ve yedi yavrusunu da tekrardan köye getirirler, köpek bir daha karşı kösüerlikğin tepeye taşır. Bu karşılıklı haraketler yedi kez tekrarlanır. Köpeğin sıra dışı davranışlarını bir nişane sayan Ballı Hoca ya alimliğine şüphe duymadıkları insanlar, köpeğin arkasına düşen hocaya bir anlam veremediklerinden inanan hiç bir insan olmadı, Ballı Hoca, köpek ve yavrular ile beraber karşı tepeye kendiside taşınır. Hoca derin bir huşu içinde uykuya dalar. Uyandığında ise artık köy yerle bir olmuş, depremle beraber köyde taş üstünde taş göz üstünde kaş kalmamış, sadece iki yarı sağlam ev yıkıntısından başka yaşam ve köy belirtisi yoktur. Bu iki evin yıkıntıları arasından çocuk yaşlardaki Meryem ve İlyas kurtaran Ballı Hoca, Küncülü ağaç mahaline yerleşip, yaşamaya başlarlar evlenme çağına gelen Meryem ve İlyası evlendir. Bu evlilikten bugünkü köy varlığını çoğalarak sürdürür. Hem Karailyas hemde Meryemuşağı köy adı olarak ortaklaşa kullanıla gelir. Ballının Gölü bu olayların geliştiği iki yerleşke arasında bulunmakta olup Ballının Gölü olarak bilinmektedir.

Mahmut Arslantaş 06/02/2020/Bocholt de