Son Dakika Haberler

KURBAN BAYRAMININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

KURBAN BAYRAMININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Okunma : 1.576 Kere okundu Yorum Yap

“Bayram” sözcüğünü duyar duymaz hemen çocukluğuna gidiyor insan.

Kimi anılar ve kimi solgun fotoğraflar canlanıyor birdenbire.

 

Her bayramın olduğu gibi Kurban Bayramının da kendine göre özellikleri var(dı).

Kurban Bayramının gerekçesi ve özelliği şöyle anlatılırdı büyüklerimizce: Allah’ın emrine göre, hali vakti yerinde olan kimseler senede bir kez kurban kesmeli ve etini de, yoksul komşusundan ve akrabasından başlayarak diğer yoksullara dağıtmalıdır.

 

Yaşımız ilerledikçe öğrendiğimiz bir başka önemli ayrıntı da, kümes hayvanlarının kurban edilememesiydi. Kim bilir belki de ya etleri az olduğu, ya da kuvvetsiz oldukları içindir. Ancak küçük ve büyük baş hayvanlar kurban edilebilinirdi. Büyük baş hayvanlar (etleri çok olduğundan) ortaklaşa olarak da kurban edilebilirdi. Şimdi de öyle.

 

Kurban kesmedeki amacın sadece et dağıtmak olmadığı da vurgulanırdı aynı zamanda.

İkinci neden de, cennete giderken sırat köprüsünün üstünden, kurban edilmiş olan hayvana binerek geçilecek olmasıydı. Bu yüzden hayvanlar genç, dayanıklı ve sağlıklı olmalıydı.

 

Madem sırtına binilip sırat köprüsünden geçilecekse neden binek hayvanları kurban edilmezdi?

Neden sırtına binmek çok zor olabilecek sığırlar tercih edilirdi?

Neden kocaman kocaman ve ağır ağır insanları, nasıl taşıyacaklarını merak ettiğim keçi ve koyunlar kurban edilirdi?

 

Çocuk kafama takılırdı bu sorular.

Ama madem Allah’ın emri böyledi; gerisini düşünmek gereksizdi.

Kurban ve zekat çocuklara, yoksullara ve düşkünlere düşmezdi.

Biz yoksul bir aile olduğumuzdan kurban kesmezdik. Babam kurban kesen amcalarına veya başka akrabalara yardım etmeye giderdi bayramda. Bu durum çocukluğumun son yıllarına kadar, babam biraz paralanana kadar sürdü. O yıllar çok az insan kurban kesebiliyordu. Herkese kurban düşmezdi. Yoksul çok, varsıl azdı.

 

Kurban kesilecek evdeki telaşlı hazırlık sabahleyin başlardı.

Evin ve eşyaların temizlenip yıkanması bayram öncesindeki günlerde yapılır, her taraf çiçek gibi tertemiz olurdu. Temiz ve varsa yeni giysiler giyinilirdi.

 

Kurban kesilen evlerde Allah’ın emrini yerine getir(ebil)menin gönül rahatlığı ve iç huzuru, kesilemeyen evlerde de yine bir çeşit kabullenme olan “Ne yapalım? Bize de Allah nasip etmemiş; elbet bir gün biz de görevimizi yerine getiriririz!” duygusu yaşanırdı.

 

Çoğunlukla öğleden sonra, kurban etleri biz çocuklar tarafından, analarımızın babalarımızın dedikleri evlere dağıtılırdı. Dağıtımdan önce evde pay edilirdi etler. Payların eşit olmasına büyük bir özen gösterilirdi. Eve de et kalırdı. Ama, bir pay kadar. Ayrıca ciğer, böbrek gibi iç organlar da evde kalır ve hatta hemen o gün kavrulur ve yenirdi. İç organlar ve kelle kurban payı yerine geçmezdi.

 

Kurban payı götürdüğümüz evde ya teyzemiz veya halamız, ya da yine teyze veya hala diye çağırdığımız bir kadın karşılardı bizi çoğunlukla. Yüzlerinde, hatırlanmış olmanın mutluluğu ve minnet duygusu ışırdı o kadınların. Kurban paylarını alırlar ve “Allah kabul etsin!“ diyerek, bazan da cebimize kuru üzüm veya ceviz gibi yiyecekler koyarak geri gönderirlerdi. Merhamet, yardımlaşma, başkalarını da düşünme gibi duygular, çok yoğun bir şekilde yaşanırdı o günlerde.

 

Son yıllarda bu Kurban Bayramı ve kurban kesme işi iyice çığırından çıktı.

Bir kere herkes kurban kesme yarışına girmiş gibi bir durum var.

Düşsün veya düşmesin, ille kurban kesecek!

Kurban kesmeyenler adam yerine konmuyor! Onlar da borç harç edip kurban kesiyor.

Kurban kes(e)meyen baba, eşine ve çocuklarına karşı suçluluk duygusuna kapılıyor.

Bazan da bir kurban bile yetmiyor, bir de evin hanımı için kesiliyor. O da cennete gitmek istiyor ya!

 

Çoğu zaman etler de dağıtılmıyor.

Kurban etleri buzluğa dolduruluyor, sonra iki günde bir balkonda mangal sefası!

Olacak iş değil, ama oluyor.

 

Bir de vekaletle kurban kesme işi var ki; evlere şenlik!

Yurdundan uzaklarda mı yaşıyorsun? Gönder üç beş yüz lira oğluna kızına veya amca çocuklarına, kessinler kurbanını! O da olazsa Kızılay, Mehmetçik Vakfı, Diyanet, Cami Yaptırma Dernekleri ve çeşitli tarikatlar ne güne duruyor!

Hergün televiyonlarda, radyolarda ve gazetelerde banka hesap numaraları veriliyor.

Yatır üç beş yüz lira kurtul. Hem de göğsünü gere gere anlat nasıl kurban kestirdiğini!

 

Bayram tatilini fırsat bilip denize veya kaplıcalara gidenlerin yüzünden daha da yoğunlaşan trafik ve kan gölüne dönen yollar da zamane bayramlarının bir başka yanı.

 

Eskiden mahalle aralarında boş alanlar ve evlerin önünde büyük bahçeler olduğundan oralarda yapılırdı kurban kesme işi. Şimdi yer yurt kalmadı. Asfalt yollarda, beton damlarda, her türlü kirli ve sağlıksız ortamlarda kurban kesiliyor. Her yer kan revan. Her yer kelle bağırsak.

 

İşin bir başka acıklı yanı da, televizyonlara ve gazetelere yansıyan görüntüler: Sanki kesileceğini anladığı için kaçarak trafiği alt üst eden, insanları yaralayan pırıl pırıl danalar. Ecelinin geldiğini anlayıp acı acı meleyen kınalı koyunlar. Kurbanını elinden kaçırdığı için dinden imandan çıkan öfkeli ve acemi kasaplar…

 

Bütün bayramlar gibi Kurban Bayramı da güzel elbette.
Ama bu hayvan katliamını uygar bir davranış olarak kabul etmek zor.

Yoksulları düşünmenin başka bir yolu bulunamaz mı?

 

Hayvan kesiminin giderek azalması ve Kurban Bayramının da öteki bayramlar gibi hoş ve güzel bir gelenek olarak yaşaması ve yaşanması umuduyla..

Bayramınız kutlu olsun.

 

11 Aralık 2007