Son Dakika Haberler

DEMiRGIRAT

DEMiRGIRAT
Okunma : 1.990 Kere okundu Yorum Yap

1979-80´de öğretmenlik yaptiğim Gölbaşinin Yukari nasirli köyündeki  Muhtar Hanifi Abi anlatmişti. Rahmetli Alibeg emmi (Ali Ayaz, rahmetli Abuzer enistenin -Uzmanin- babasi) oralara tütün satmaya gittiginde,  konakladigi evlerden biriymis Muhtar Hanifinin evi. Hanifi abi, Alibeg Emminin kendilerine anlattigi hikayeleri  hep gülümseyerek anlatirdi. Bunlardan birisi de asagi yukari söyleydi:

Alibeg Emmi, hasta oğlunu Antepten doktordan getirirken, Tut yolçatin da inmek üzere,  Adiyamana giden bir köy arabasina biner. Arabanin icindeki köylülerin hepsi de ”Demirgirat Partisi”ndendir(Menderes liderligindeki Demokrat Partiye ”Demirgrat Parti”, onu destekleyenlerede ”Demirgrat” denilirdi Tut´da eskiden). Yola çiktiktan bir süre sonra köylüler ”politika” yapmaya baslarlar! Halkpartililere söverek, gülerek alay ederler. Alibeg emminin orada oldugunu ve Halk partili olabilecegini hiç düşünmezler. Küfürler artmaya ve cesitlenmeye baslar. En arkada oturan Alibeg Emmi,heyecandan, öfkeden ve birsey yapamamadan dolayi titreyen dizlerini farkettirmemek icin elleriyle tutmaktadir. Tut yolçatina yaklaşildiğinda oğlunun kulagina eğilerek ”oglum indikten sonra ben kaç dersem kaç” diye tembihler. Yolçatinda araba durur, Alibeg Emmi parasini öder , önce oglunu indirir arabadan, sonra kendisi inip kapiyi tam kapatacakken bağirir: ”ben de nerede demirgirat var av… …! kaç ula oğlum” der ve kapiyi çarparak tabana kuvvet kaçarlar.

Alibeg Emmim oldu-bitti Halk partiliydi. Daha doğrusu, önce Inönücü, sonra Ecevitci, sonra yetistiyse Baykalci. Nasilki ”karsi taraf” da Menderesci, Demirelci, Özalci ise. Niçin ”Demirgirat” değilde Halkpartili oldu bilmiyorum. Belki Atatürkün ve Inönünün partisi oldugu icin. Belkide, memleket çok partili düzene gecip Tut´da da genel ve yerel secimler yapilmaya baslaninca, Alibeg Emmi de akrabalik ya da yakinlik nedenleriyle Halkpartili olmustur. Tabiki ”ajanslar”i dinleyip politikayi takip ettigi, Inönünün Menderese, Ecevitin Demirele ne oturakli laflar ettigini dinleyip sonrada gelip kahvedeki öteki Halkpartilelere anlattigi cok olmustur.

Politikayi böyle anlayip böyle yasayan sadece Alibeg Emmimiydi? Elbetteki hayir. Hemen hemen herkes! Hatta simdi bile büyük bir coğunluk hala particiligi takim tutma, yenme-yenilme, yenince kaybedene gicik verip, yenilince ”hile yaptilar” deyip küfür etme olarak anlayip yasiyor. Daha son (7 Haziran 2015) secimlerden sonra facebook´ta bir Tutlunun secim sonuclarini beğenmeyen paylasiminin arkasindan ”sukut füzeli” -nineli küfürlerle derin politik analizler yaptiklarina tanik olduk!!!

Peki nicin böyle? Bir sürü sebep sayilabilinir ama bana göre en belirleyici sebep, toplumumuzdaki demokrasi bilinci eksikligidir. Secim nedir, partiler neden vardir, demokrasi nedir, hangi parti nasil bir toplum düzeni istiyor, birey ile demokrasinin iliskisi nedir? Toplumun birarada yasamasini saglayan, bireylerin sorumluluk ve haklarini-özgürlüklerini  düzenleyen kurallari belirleyen anayasa ve yasalar hangi temel insan haklarindan yola cikar? Birlesmis Milletlerin kabul ettigi ”Insan haklari evrensel bildirgesi” neyi icerir, nicin yazilmistir? gibi sorularin cevabini hic degilse genel olarak bilmeden demokrasiyi  icsellestirmek kolay degil.

Demokrasi bilinci sadece bilgi ile de olmaz elbette. Belki de ondan daha önemlisi, bireyin günlük yasaminda da demokrat olmasi, demokratik ilkeleri uygulamasidir. Bir kisi esi ile sorununu siddet yoluyla cözmeye kalkiyorsa, evladiyla ya da komsusuyla sorunlarini siddet yoluyla cözmeye kalkiyorsa demokrasiyi icsellestirmesi cok zor.

Demokrasinin  bana göre ana prensiplerinden birisi ” ben kendime ne hak taniyorsam, baskalarina da ayni hakki tanimam lazim” düsüncesidir, tavridir.

Bu toplumda sadece ben ve benim gibi düsüneler yasamadigina ve hepimiz birlikte yasamak zorunda oldugumuza göre, hepimiz hak ve sorumluluklarimizi yerine getirmeliyiz. ”Benim düsüncem dogru o halde herkes bana uymak zorundanir” ya da ” benim hakkim var ama sunlarin-bunlarin ayni hakki yok” diyemeyiz. Dersek kaos olur, toplum birbirine girer, acilar cekilir. Herkes kaybeder.

Parti secerken (aktif destekleme ya da oy verme) insanin cikis yolu,” ben  nasil bir toplum istiyorum, temel hayat prensiplerim, insana ve hayata bakisim ne, hangisini secersem benim temel insani prensiplerime ve olmasini istedigim topluma yaklasilir?” olmalidir. Mesela ben, insanlarin din-dil-irk-kültür-cinsiyet-engelli ayrimi olmaksizin esit haklara sahip olduklarina; esit, adil ve özgürlükcü bir toplumda herkesin daha mutlu yasayacagina inaniyorum. Politikanin özünde toplumdaki degisik siniflarin cikar mücadelesi olduguna, bu mücadelenin demokratik yollarla verilmesi gerektigine, en ileri demokrasinin de ancak insanin insan tarafindan sömürüsünün ortadan kalkmasiyla (sosyalizm ile) mümkün olacagina inaniyorum. Destekleyecegim partiyi de bu temel prensiplerime ve hayalledigim toplumsal düzene göre yapiyorum. Hem yasadigim ülkede hem Türkiyede.

Takim tutar gibi parti tutma degil de ideolojisine, fikrine  inandigin partiyi destekleme ve baskalarinin tercihlerine saygi duyma biciminde siyasete yaklasildiginda,  istismarci politikacilar insanlari biraraya da düsüremez, toplumda kamplasma da olmaz. Sorunlarin barisci-adil ve demokratik yollarla cözüm olanaklari artar.

1 Kasim Pazar günü yapilacak genel secimlerin, sol-sag ayirmaksizin herkes icin ”demirgrat”liktan ”demokrat”liga giden yolda bir adim olmasi dileklerimle.

Göteborg 30 ekim 2015

hamzademir@hotmail.com