Son Dakika Haberler

6 ŞUBAT 2023 DEPREMİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ ”HEPİMİZ SUÇLUYUZ”

6 ŞUBAT 2023 DEPREMİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ ”HEPİMİZ SUÇLUYUZ”
Okunma : 334 Kere okundu Yorum Yap

6 Şubat 2023 Pazartesi sabahı kara bir güne uyandı halkımız.

Saat 04.17 de Kahramanmaraş/Pazarcık merkezli bir deprem meydana geldi. Yerin 8,6 km derinliğinde ve 7,7 şiddetinde olan deprem 10 ilimizde (Kahramanmaraş, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Kilis, Hatay, Malatya, Şanlıurfa, Adıyaman ve Diyarbakır) büyük bir yıkıma; can ve mal kayıplarına neden oldu. Aynı illerde ikinci bir yıkıma neden olan bir deprem de yine aynı gün, saat 13.24 de ve yerin 7,6 km derinliğinde, bu kez merkez üssü Kahramanmaraş/ Elbistan’da yaşandı. Yıkım, can ve mal kayıpları, acıları katlandı.

 

Pahalılık, işsizlik, çarpık kentleşme ve bozuk düzenle boğuşarak ayakta kalmaya çalışan halkımızın yaşamı daha da zor ve çekilmez bir duruma geldi.

 

BUGÜN 8. GÜN…

Depremin üstünden 7 gün geçti. Bugün 8. gün…

Söz konusu illerimizde, ilçe ve köylerinde 200 binin üzerinde konut yerle bir olmuş. Kalan ev ve işyerleri kullanılamaz duruma gelmiş. Demir ve karayollarında yıkıntılar var. Hatay’daki havaalanında yıkıntı var. Ulaşımda aksamalar, gecikmeler ve güçlükler var.

31 643 ölü (yıkıntıların kaldırılmaya başlamasıyla bu sayı artacaktır) ve 19 300 (hastanelerde tedavisi yapılarak evlerine (!) gönderilen on binlerce yaralının dışında) yaralı ve yüz binlerce eviz ocaksız bulunuyor.

Depremden 15-20 milyon insanımız etkilendi. İşçi işçiliğini, köylü köylülüğünü, esnaf esnaflığını, zanaatkâr zanaatkârlığını, sanatkâr sanatkârlığını, öğretmen öğretmenliğini, öğrenci öğrenciliğini yapamıyor. Hepsi üretimden koptu.

 

SUÇLULAR VAR…

Yurdumuzun ve insanımızın bu duruma gelmesinden sorumlu olanlar var elbette.
Bu sorumlulardan, daha doğrusu suçlulardan ilki yıllardır, özellikle 1950’lerden beri Emperyalizmle (başta ABD ve NATO) iş birliği içindeki sağcı yönetimler ve sağcı politikacılardır.

 

Mustafa Kemal Atatürk’e ve Cumhuriyetin ilkelerine sırtlarını döndükleri, hatta onlara karşı bir yıkım savaşımına girdikleri; Türkiye’yi adım adım tam bağımsızlıktan uzaklaştırdıkları için suçludurlar.

 

Milli eğitimi akıl ve bilimden uzaklaştırarak dinselleştirdikleri, milli eğitimin örgütlenmesinde “düzen” diye bir şey bırakmadıkları; okullar özel, vakıf ve devlet okulları şeklinde bölüp parçaladıkları için suçludurlar. Öğretmenlerin mesleki yetkinliklerine ve özlük haklarına yeterince önem vermedikleri için suçludurlar. Yüksek okulları, meslek okullarını ve üniversiteleri Türkiye’nin gereksinimlerine göre düzenleyip donatmadıkları için suçludurlar.

 

Uyguladıkları yanlış ve dışa bağımlı tarım ve hayvancılık politikaları nedeniyle suçludurlar.
Bu politikaları nedeniyle kırsaldan kentlere göçe neden oldukları, insanımızı tarımdan ve hayvancılıktan soğuttukları ve üretimden kopardıkları için suçludurlar.

 

Uyguladıkları dışa bağımlı ekonomi ve para politikaları nedeniyle yüksek bir işsizlik, derin bir yoksulluk ve yoksunluk yarattıkları için suçludurlar.

 

Plansız ve çarpık bir kentleşme yarattıkları için suçludurlar. Yurdumuzun deprem bölgesinde bulunduğu gerçeğini göz ardı ettikleri için suçludurlar. Yapı denetimini yeterince yapmadıkları için, hatta sık sık “imar affı” getirdikleri için suçludurlar. Belediye, Kaymakamlık ve Valilik gibi devletin kurumlarının bulunduğu yapıları, okulları, hastaneleri ve havaalanlarını depreme dayanıklı yapmadıkları için suçludurlar.

 

Halkın çıkarlarına uymayan deniz, hava, kara ve demiryolu ulaşımı politikaları ve uygulamaları nedeniyle suçludurlar. Deniz ve demiryolu taşımacılığına önem vermedikleri için suçludurlar.

 

Sağlık hizmetlerinin yerine getirilmesinde “ticari” bakışlar ve düzenlemelerden dolayı suçludurlar. Hastaları “müşteri” yerine koydukları için suçludurlar.

Sağlık ordusunun eğitimi ve özlük haklarında yeterince iyileştirme yapmadıkları için suçludurlar. Halk sağlığını önemseyen ve uygulayan politikalardan uzak durdukları için suçludurlar.

 

Emperyalizmin (başta ABD ve NATO) politikaları doğrultusunda ve onlarla iş birliği içindeki ayrılıkçı örgütlere ve köktendinci tarikatlara karşı durmayanlar (hatta dönemsel iş birlikleri yaparak), ya da onlara karşı gerçekçi yöntem ve politikalar üretmeyerek yurdumuzun kaynaklarını boşa harcayanlar; can ve mal kayıplarına neden olanlar suçludurlar.

 

KISACA…

“Türkiye küçük Amerika olacak,” diyen ve ABD ile iş birliklerini geliştirenler suçludurlar.

Menderesleri asarak toplumda “öç alma” duygusunun oluşmasına neden olan 27 Mayısçılar ve sonra, “üçe üç” diyerek öç aldıklarını düşünen ve Denizleri asan 12 Martçılar suçludurlar.

“24 Ocak Kararları” diye bilinen ve Türk ekonomisini daha da bağımlılaştıran kararları alanlar suçludurlar.

“Asmayıp da besleyelim mi?” diyen 12 Eylülcüler suçludurlar.

“Benim memurum işini bilir,” “Anayasayı bir kez delmekle bir şey olmaz,” diyenler suçludurlar.

“KİT’ler ve köylüler ekonominin sırtındaki kambur,” diyenler suçludurlar.

“Verdimse verdim,” diyenler suçludurlar.

Atatürk ve İnönü’ye “iki ayyaş” diyenler suçludurlar.

Fethullahçılara “Ne istediniz de vermedik?” diyenler suçludurlar.

“Biz, ABD’nin oluşturduğu BOP’un Eş Başkanlarından bir tanesiyiz,” diyenler suçludurlar.

ABD’nin “kara gücüm” dediği ve maaşa bağladığı PKK’lılara “özgürlük savaşçıları,” diyenler suçludurlar.

Pensilvanya’yı mesken tutmuş, CIA’nın bir kolu olan tarikata, “Fethullahçılar dindardır, alınları secdeye değiyor, zarar gelmez,” diyenler suçludurlar.

Atatürk’ün karşısına Cumhuriyet ve Aydınlanma düşmanı Şeyh Said ve Seyyid Rıza heykeli dikenler ve buna ses çıkartmayanlar suçludurlar.

“Giyim kuşam özgürlüğü” maskelemesiyle, “kadının özgürlüğü” kandırmacasıyla kadını “kapatma ve çuvala sokma” veya kadını cinsel bir nesne gibi görerek/göstererek kadını “açma” anlayışını yayanlar; buna ses çıkartmayanlar suçludurlar. Kadını çirkin siyasetlerinin konusu ve bileşeni yapanlar suçludurlar.

 

Asıl fay kırılmaları buralarda, toplumumuzun içinde, insanlarımızın arasında bilerek, yıllar öncesinden başlayarak yaratılmıştır. Ve bu kırılma neredeyse son yaşadığımız deprem kadar, belki de daha fazla zarar verdi ve veriyor.

 

Özet olarak, bunca yaşanan acı; can ve mal kaybı bir sonuçtur. Yıllardır Yeni Dünya Düzeni adlandırmasıyla, allayıp pullayıp süsleyerek, sanki yeni bir şeymiş gibi, sanki kapitalizmden başka, insani, özgürlükçü bir düzenmiş gibi gösterilmeye çalışılan fakat aslında, hiç de yeni olmayan, hiç de özgürlükçü olmayan, “Altta kalanın canı çıksın!” şeklinde özetlenebilecek bir yağma ve sömürü düzeninin sonucudur. Dışa bağımlı o yağma ve sömürü düzeninin tutsağı olan yöneticilerin uyguladıkları insana, hayvana ve çevreye değer vermeyen; yalnız paranın, “köşeyi dönmecilerin”, “uyanıkların” değerli olduğu düzenin sonucudur. Arabesk bir rant ve tüketim ekonomisinin sonucudur.

 

BİZ DE SUÇLUYUZ…

Yukarıda yazdıklarımın eksiği var, fazlası yok.

Tamam…

Fakat bu işin bir yanı. Suçu karşıya atmak işin kolayı.

Hayır, biz de (Sosyalistler, Devrimciler, Atatürkçüler, Cumhuriyetçiler, …) suçluyuz…

Yukarıda sıraladığım suçlu kişi ve örgütlenmelere karşı olanlar olarak, Atatürk’e ve Cumhuriyete yeterince sahip çıkmadığımız için suçluyuz.

Bilime ve bilimsel anlayışlara sıkı sıkıya bağlı davranmadığımız için suçluyuz.

Aramızdaki ayrılıkları canlı tutmak ve bölünmek yerine, ortak yanları öne çıkartarak bir örgütlenmeyi yaratamadığımız; halka güven veremediğimiz için suçluyuz.

Daha çok okuyup yazamadığımız, daha çok çalışamadığımız, daha akıllı olamadığımız, daha çok özveride bulunamadığımız için suçluyuz.

 

70 yılı aşkın bir zamandan beri yönetime çöreklenen bunca işbirlikçiden yasama, yürütme ve yargı yetkisini elimize geçiremediğimiz; yurdumuzu ve halkımızı onlardan kurtaramadığımız için suçluyuz.

 

FAKAT BUGÜN…

Fakat bugün 10 ilimizi, ilçelerini ve köylerini neredeyse yerle bir eden 6 Şubat 2023 depreminden sonra insanlarımızın yaşama tutunması, belini doğrultması ve ayağa kalkması için yardımlaşmalı, el ele vermeliyiz. Her türlü ayrılığa gayrılığa karşı durmalıyız. Yoksa biz sağ kalanlar da yıkıntılar altında kalmaktan kurtaramayız kendimizi. Yıkıntılar altında kalmayı hak etmiş oluruz.
Gün, birlik ve dayanışma günüdür.

Hepimize geçmiş olsun.

Hepimizin başı sağ olsun.

 

Mehmet Karakuş

Şubat 2023