Son Dakika Haberler

MEDYA VE AİLE

MEDYA VE AİLE
Okunma : 1.774 Kere okundu Yorum Yap

Kitle iletişim araçları denilince akla birçok iletişim aracı gelir.  Gazete, radyo, TV, bilgisayar vs Tabi bunların en önemlisi TV dir. Neden mi? Çünkü her evde bulunan ve günlük yaşamın adeta olmazsa olmazı haline gelen, bireylerin günlük yaşamının her bir anına nüfuz eden bir araçtır da ondan. Tabi bu araçların, muhatapları üzerinde doğal olarak olumlu-olumsuz etkileri de bulunmaktadır. Bu kaçınılmazdır. Çünkü Batı sisteminin bir parçası olan medya bu şekilde programlandırılmıştır. Aslında aile bireyleri bilinçli bir kullanım stili sergileyebilirlerse bu sistem çarkı Batı aleyhine, insanlığın ise lehine döner. Çünkü medya –yerinde kullanılırsa- insanlığa bahşedilmiş güzel bir nimettir. Sanırım bu kadar bir giriş yeterli olacaktır.

Dedim ya bireylerin günlük yaşamlarının her bir anına nüfuz etmektedir diye. Aynen öyle; olumlu olsun, olumsuz olsun mutlaka bir yönüyle bireyin yaşamına etki eder, yön verir. Neyi nasıl seveceğimizi, neye değer vereceğimizi, neyden nefret edeceğimizi belirlemeye çalışan bir medya sistemi ile karşıyayız çünkü. Bu ise bireyin pasif kalmasına, üretkenliğini yitirmesine sebep olmaktadır. Çünkü birey bir TV karşısında sadece izleyici olarak kalması – doğrusal bir iletişime ayrıca yanlış bir iletişimle muhatap olması, bu çarkın istediği kişiliğin oluşmasına sebep olmaktadır. Hiç mi olumlu bir yanı, bir artısı yok denilebilir. Tabi ki artısı da var lakin bu tamamen bireyin kendi elindedir. Birey artısını-faydasını bilinçli bir tercih ve kontrolde almalı aksi halde medya bu bireyi boğar. Bir benzetme yapacak olursak; Medyanın kendisi deniz, medya muhatabı olan aile denizdeki gemi, aile bireyi ise bu gemideki kaptan gibidir. Deniz zaten dalgalı gemiyi ve kaptanı istediği kıyıya, istediği derinliğe atar. Ama sen kürek çekerek o denizde isabetli-rotalı ilerlemeye bilmelisin. Aksi halde o deniz seni bir çıkmaza, bilinmeze sürükler durur. Biz medyanın olumsuzluklarına devam edelim. Bir defa bu yayınların çoğunlukla yabancı dizilerden yahut yabancı kültürü aşılamaya çalışan yerli dizilerden ibaret olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Peki, ne oluyor bu durum sonucunda?  Ne gibi olumsuzlukları getiriyor aile ve bireylere? Bu durum sonucunda batı amacına biraz daha yaklaşmış oluyor. Bu sistem çarkı biraz daha dönüyor. Ve batı tüm iğrençlikleri hayatımıza sokmaya çalışıyor. Ayrıca şuan var olan ve gelecekte var olacak olan aile yapımıza dinamit yerleştiriyor. Bunu nasıl mı yapıyor? Çok aşikar. Adeta göz önünde –ki göz önünde-. Aile yapımızı birliğimizi sarsacak sahneler-örnekler -diziler- davranışlar-kavramlar yayınlattırılarak aile içi bağların koparılmasına çalışılıyor. Aile bütünlüğünün bireyselleştirilmesine, ferdi davranılmasına çalışılıyor. Bu da bir aileye, topluma, ülkeye ve dünyaya yapılan kötülüklerin ilk sıralarında yer alıyor. Medyaya şöyle bir göz attığımızda görebiliriz ki bu günün medyasında adeta batılı aile anlayışının propagandası yapılmakta. Bizim aile anlayışımız ise üstü kapalı olarak yerilmektedir. Bu sistem sessizce ve sinsice yürütülmektedir. Bir üniversitede prof. olan Marshall McLuhan: “ benliğimizi tamamen medya teslim aldı. Kitle iletişim araçları kişisel hayatımızı, siyasal, ekonomik vs. hayatımızı öylesine yaygın bir şekilde etkilemektedir ki ilişemedikleri, dokunmadıkları, değiştirmedikleri hiçbir yanımız kalmadı. Dünya küresel bir köye döndü.” Demektedir. McLuhan’ın bu yorumunu temel alarak ne kadar ve nasıl yönlendirildiğimizi, tercihlerimizde ne denli hür olduğumuzu anlayabiliriz. Anlarız ki günümüz medyası, bizlerin özgürce kanaatlere ulaşmamızı engellemekte. Neyi seveceğimizi, neyden nefret edeceğimizi belirleme çabası içinde olma vaziyetinde olduğunu görürüz. Tabi RTÜK de buna kayıtsız kalmakla en büyük yanlışlardan birini yapmaktadır -benim kanaatimce-.  Çünkü bu kurum, gelen bir diziyi-filmi-reklamı dahi detaylı bir incelemeye tabi tutmadan medya organına servis ediyor. Gelişmiş toplumlar öyle mi? Hayır asla! Bilakis o toplumlar, gelen bir reklam dahi olsa ince ve sık bir eleğe tabi tutar ve prensipleri-değerleri ile uyuşmayan yayını medya dışı ederler. İşte onlar bir de bu vesile ile gelişmişlik vasfı ile vasıflandırılırlar. Demiştim ya medya aile bireyleri arasındaki bağı koparmaya çalışıyor, aile bireylerinin her birisini ferdileştirip kendi âlemine çekmeye çalışıyor. Fedakar, vefakâr, sadık, şefkatli anneyi alıp bireysel, bencil, reis bir anne getiriyor. Babasına “baba”, annesine “anne” diye hitap eden bireye “kanka”, “kız” tabirini getiriyor. Yüzünü kaldırıp mahreme bakmaya çekinen-utanan bireyi alıp yerine namahremi ile beraber bulunmaktan sıkıntı duymayan –onu adeta mahremi olarak gören bir bayan tarzı getiriyor. Düşünen, üreten, bireyi alıp pasif birey tarzı getiriyor. İçki nedir bilmeyen çocuğu alıp, “bar” kavramını detayları ile bilmekte olan çocuk getiriliyor evinden dahi tek başına çıkmaya çekinen bayanı alıp, bir başına il dışı-yurt dışı seyahatlerine dahi çıkan bayan tarzı getiriyor. Yeri geldiğinde az ile yetinmeyi bilen toplumu alıp, “kanaatkar” kavramına yabancı, hayaya, edebe, saygıya, sevgiye, adalete yabancı materyalist bir toplum getiriyor. Demiştim ya medya denize, aile yapısı denizdeki gemiye, birey ise o gemideki kaptana benzer. Eğer kişi o gemiyi rotasına uygun hareket ettirirse çok nimetlenir. Evet, zorlanır belki kendisine damlacıklar da sıçrar ama bu damlalar ona da gemiye de zarar vermez. Ne yazık ki medya patronları da bu geminin menzile sağlam bir şekilde ilerlemesine olumsuz etki yapmaktadır. Bir vahşeti, terörü, cinayeti sırf medyatik olsun diye allayıp pullayıp medyaya servis ediyorlar. Bilmiyorlar mı ki daha çok özendiriyorlar.

Kısacası medya denize;  aile yapısı gemiye; aile bireyi ise kaptana benzer. Geminin hedefe ulaşması da denizin karanlıklarına batması da bireyin kendi iradesindedir…