Son Dakika Haberler

BEZM-İ ELEST

BEZM-İ ELEST
Okunma : 2.814 Kere okundu Yorum Yap

 

Pek çoğumuz duymuşuzdur “Bezm-i Elest” yahut “Elestu bi’Rabbikum” kelamını. Peki hiç sorguladık mı: Kimdendir-kimedir bu kelam? Niçindir bu kelam? İfadesi nedir bu kelamın?

Konuya giriş öncesinde kelime analizine kısaca değinmek en doğrusu olacaktır. “Bezm” kelimesi Osmanlıca’da “meclis-toplanılan yer” anlamında kullanılmıştır. “E-Leyse-Tü” harflerinin birleşim ifadesi olan “Elestü” cümlesi Arapça bir kelime olup Türkçemizdeki “Ben değil miyim” anlamında kullanılmaktadır. Şimdi ise üçüncü kelimemiz olan “Rabb” e yönelelim. “Terbiye” veya terbiye eden anlamında “Mürebbiye” kelimeleri bu kelimeden türetilmiş iki kelimedir. Terbiye: Bir şeyi kademeli olarak geliştirmek, olgunlaştırmak, düzenlemek, yol göstermek; Mürebbiye : Olgunlaştıran, geliştiren, düzenleyen, yol gösteren anlamlarına gelmektedir. Bu bağlamda “Rabb” kelimesi de “Terbiye eden-düzenleyen-yol gösteren-hükmü geçen-sözü geçen” anlamlarına gelmektedir. 1 Kelime analizi bağlamında bu kadarlık bir açıklama yeterli olacaktır.

Saygımızı -genel olarak- sadece öpüp-alınlara değdirip yüksek yüksek raflara bırakmak şeklinde gösterdiğimiz Kur’an’a bir bakalım. Bakalım da görelim nedir bu “Elest Bezm-i” . Alemi ve de bihassa bizleri zulmetten-karanlıktan çıkarıp Nur’a ulaştırmak için gönderilen2 Furkan’daki A’raf Suresinin 172-173. ayetlerine bir göz atalım. (Hani Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulblerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da, “Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir)3

İşte konumuz olan “Elestü bi’Rabbiküm” kelamının Türkçemize tercümesi ayet mealinde altı çizili olarak belirtilen “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” ifadesidir. Hani ilk satırlarda sormuş idim “Kimdendir-kimedir-niçindir bu kelam” diye. İşte bu kelam, Allah’tan biz ademoğullarına yöneltilmiş bir sorudur yahut sözleşmedir. Çünkü biz ademoğulları olarak orada bu soruya “belâ(Evet)” diyerek sözleştik. İlk satırlardaki dördüncü sorunun cevabına bakalım. Evet “ifadesi nedir bu kelamın?” belirtilmiş olduğu üzere “Rabb” kelimesi düzenleyen-hükmü-sözü geçen-yol gösteren anlamında idi. Bu iki şekildedir. Birincisi irade sahibi olmayan aleme ve irade sahibi olan kulların iradesiz-zorunlu- eylemlerine yönelik ikincisi de irade sahibi olan kulların iradelerine bağlı olarak onların imtihana konu olan fiillerine yöneliktir. Bu anlamda şu iki ifade kullanılabilir: Allah’ın alemlerin Rabbi olması ve yine Allah’ın alemdeki kullarının iradeli(imtihana konu olan) fiillerinin Rabbi olması. İlk ifade zaten zorunludur, tercihsizdir. Çünkü Allah’tır âlemi yaratıp onun düzenini sağlayan, Allah’tır fezada gezegenlere yol gösteren4 , Allah’tır bitkilere-hayvanlara fiilerini vahyedip öğreten.5 Allah’tır âlemi ayakta tutan. Ve Allah’tır İnsanların zorunlu(kalp atışı, iç organların çalışması, nefes alıp verme vb.) fiilerini yaratan. İkinci ifade ise zorunlu-cebri değildir. Kulların sorumlu tutulacakları fiillerinde Allah’ın Rabbliği kulun tercihine bağlıdır. “Rabb” kelimesinin manasını dikkate aldığımızda kul hangi fiili(iyi-kötü) seçeceği konusunda ya heva ve heveslererini-nefsini-İblisi-geçici dünyalık isteklerini “Rabb” olarak tercih eder yahut kendisini yaratan Allah’ı”Rabb” olarak tercih eder. Elest Bezm-inde Allah bizlere “sizin yaratıcınız değil miyim” diye sormamıştır. Burası dikkat edilmesi gereken önemli bir noktadır. Sormamıştır, çünkü O’nun bizim yaratıcımız olması dışında başka bir seçenek yoktur. Zaten O’ndan başka yoktan var eden yaratıcı yoktur ki bizler tercihte bulunalım. Tek yoktan var eden yartıcı O’dur. Dolayısı ile Allah’ın bizlerden “Elest Bezm-inde” sorduğu soruya cevap olarak “O’nu yaratıcımız olarak kabul edip etmediğimiz” gibi bir cevap beklediği söz konusu değildir. Çünkü belirtildiği gibi O’ndan başka yoktan var eden yaratıcı yoktur. Ancak O bizden O’nu hayatımıza, yaşamımıza, sorumlu tutulacağımız fiillerimize Rabb olarak, hüküm geçiren olarak, söz geçiren olarak, düzenleyen olarak kabul edip etmeyeceğimizdir. Ve bizler de Allah’ımıza “Kalü belâ” ,”Evet” diyerek O’nu hayatımızda, giyim-kuşamımızda, Yeme-İçmemizde, izleyeceğimiz TV Kanallarında, dahil olacağımız ortamlarda, evlilik merasimlerimizde, alış-verişimizde, ahlakımızda yaşamımıza yön veren-söz geçiren olarak yani “Rabb” olarak kabul edeceğimiz sözünü vermişizdir. İlk satırlardaki üçüncü sorunun cevabını da yine hayatımıza Rabb (düzenleyip-yön veren) olarak kabul edeceğimiz sözünü verdiğimiz Yaratıcımızın Kerim Kitabından alalım. Aynı surenin( A’raf) 172 ve 173. Ayetlerinde Allah “sizden bu sözü -mahşerde biz bundan haberdar edilmedik yahut atalarımızı gördüğümüz dini doğru sanıp taklid ettik” dememeniz için aldık” demektedir.

Özet olarak ifade etmek gerekirse adem çoçukları olarak “Elest Bezm-inde” Yaratıcımıza hayatımızı-yaşamımızı O’nun kurallarına-emir ve yasaklarına göre düzenleyeceğimize dair sözler verdik. Bu söze riayet etmek Tevhid in bir boyutu olan Rububiyette Tevhidi. Bu dünyaya Yaratıcımızın belirtmiş olduğu sözleşmeyi imzalayarak kendi irademiz ile gönderildik. Ve eğer bu dünyada sözümüzden cayıp Yaratıcımızı Rabb olarak kabul etmek yerine nefsimizi-hevamızı dünyalık istekleri ve dünyalıkları Rabb olarak kabul edip yaşamımızı onlara göre düzenlersek karşılığına da katlanmak gerekecektir. Allah bunu şu şekilde ifade etmektedir: “Kur’an ancak bir öğüttür dileyen öğüt alır”6 “Biz onlara zulmetmedik, onlar kendilerine zulmettiler”7 Yaratıcımızı sadece dilimiz ile değil yaşamımız ile de Rabb olarak kabul edebilmek temennim ile selamlar.

İbrahim Halil DoğaN