Son Dakika Haberler

8 MART TUTLU KADINLARIN’DA GÜNÜ !

8 MART TUTLU KADINLARIN’DA GÜNÜ !
Okunma : 2.608 Kere okundu Yorum Yap

Küçük iken, Anam‘a anlatan bir kadin dan duymustum: Kendisi bir köyden bir köye gelin gidiyor. Uzun süren at üstünde yolculuktan sonra nihayet damat evine geliyorlar. Gelin, evin önünde bir ihtiyar koca görüyor. “Amoov, evin gocasida varmis tama” diye hayifaniyor aklindan. Aksam olup damat odaya girince, disaridaki “goca”´nin kocasi olacak damat oldugunu anliyor. “O gün bugündür yasiyom bu herifinen. Nediyim?” demisti hikayesinin sonunda.

Yalnizca bu kadinmiydi bütün bir ömrünü gecirecegi insanin kim olacagina baskalarinin karar verdigi?

Tabiki degil. Benim kusagimdan olan hemen herkes duymus ya da tanik olmustur böyle olaylara. Gelin edildikten sonra, “kadinligini” unutup yasitlariyla oyuna dalan 12-13 yaslarindaki kiz cocuklari, mal veya para karsiligi “satilan” kizlar, bütün bir ömür boyu kocasiyla olmayi iskence gibi yasayan kadinlar, sürekli asagilanip, küfredilip, dayak atilan kadinlar…

Hic mutlu kadin yokmuydu o zamanlar? Vardir herhalde! Insan en kötü kosullarda da bazan mutlu olur. Ayrica, bütün erkekler simdi oldugu bibi o zaman da ayni degildi. Kocasindan saygi ve sevgi görmüs cokca kadinlarimiz da olmustur. Ama bu genel olarak gecerli olan bir gercegi degistirmez: Kadinlar toplumda ikinci sinif insandi ve eziliyordu. Iktidar kayitsiz sartsiz erkegindi.

Ya simdi? Simdi farkli mi?

“50 yil önce nasilsa simdide ayni” demek dogru degil elbette. Kadinin özgürlesmesinde, yani kendi hayatiyla ilgili kararlari kendisinin verbilmesi kosullarinda önemli gelismeler oldu. Hic görmedigi birisiyle evlendirme, baslik parasi, 12-13 yaslarinda evlendirme önemli ölcude kalkti. Tut´ta dügünlerde önceden kadinlar ve erkekler ayri yerlerde olurlardi, simdi birlikteler; Evelden kadinlar kizlar carsiya cikamazlar, alis-veris yapamazlardi, simdi yapabiliyorlar. ( Anam veya bacim nakis icin istedikleri bir ipligi alabilmek icin biz cocuklari Ulupinardan carsiya gönderir, renkli iplik kutusunun hepsini getirdir,icinden istediklerini secerler sonra gönderirlerdi. Bazen bir iplik almak icin 3-4 kere carsiya inip cikmamiz gerekirdi!) Önceden cok az aile, kizini ilkokula gönderirken, simdi universitelerde okuyan genc kizlarimiz var. Bütün bunlar iyi, insani gelismeler ama hala “artik kadin ikinci sinif degil” veya hala “dayak artik yok” diyemiyoruz.

Kadinin ezilmesini, onun ekonomik bagimsizligini saglayamamasiyla ve yüzyillardir süregelen geleneklerle, kültürle aciklayabiliriz. Bu kültür ve gelenekler ise, insanoglunun ”mülkiyet ve sahip olma” döneminden sonra, yani siniflar olarak bölünmesinden sonra yaratilmis ve siniflar varoldugu sürece percinlesmistir.Kendinin ve cocuklarinin karnini doyurmasi, giyimi, barinagi erkege bagli olan kadinin, özgür ve esit olmasi imkansizdir. Ama ekonomik bagimsizlik ta yetmez, yetiskin ve akli basinda bir kadinin, yetiskin ve aklibasinda bir erkekle ayni özgürlüklere ve karar olanaklarina sahip olabilmesi icin varolan egemen kültürün de degismesi lazim. Hem kadinin hem erkegin calistigi bir durumda evin isini de hem erkegin hem kadinin paylasmasinin dogal ve kabullenilir olmasi lazim. Bu bilincin vicdaninin yaratilmis olmasi lazim. Erkek, paylasmayi kadin icin degil, en basta kendi vicdani icin yaptigini algilamasi lazim. Isi paylasmamayi, hakaret etmeyi, asagilamayi, siddet kullanmayi “erkeklik” degil, utanc duyulacak bir zalimlik olarak hisstmesi lazim. Baskasina eziyet etmeyi kendine yakistirmamasi lazim. Bu dediklerimiz de, yani insanin aliskanliklarinin-kültürünün degismesi de, ne yazikki degisimlerin en zoru. Zor ama o kadar da insani insan yapan, kötülüklerden arindiran bir caba ve sürec.

“Kiskirtilmis erkeklik, bastirilmis kadinlik”, Dr. Erdal Atabek´in yazdigi bir kitabin ismi. Memleketimizdeki kadin-erkek iliskilerini anlatan daha carpici bir söz bulunmaz herhalde. Dogdugundan itibaren toplum ve aile, erkek cocugunun erkekligini yüceltir, kiskirtir, kiz cocugunun kizligini-kadinligini bastirir, asagilar. Mesela, sünnet törenleri vasitasiyla erkek cocugunun erkekligi yüceltilip onure edilirken, kiz cocugunun kadinliga gecisi utanc ve ayip vesilesi sayilir. Bu yüceltme ve asagilama sadece cocukluk dönemiyle kalmaz, her dönemde sürer. “Hovarda-orospu, erkek gibi-kari gibi. kilibik” ve benzeri günlük dilde kullanilan kelimelerinin vurguladiklari seyler de hep kadini asagilama ve esitsizligi kalicilastirmadir. Bu davranislar ve düsünceler iliklere kadar isler ve hic düsünülmeden yasanir. Yani sadece “kötü” erkekler degildir kadini ezen. Toplumun genel olarak benimsedigi yasam tarzidir söz konusu olan.Bu yüzden cok zordur degismesi. Ûstelik erkegin iktidarini kaybetme korkusu da degisimi zorlastirir.

Bunlar sadece Tut´a ve Tutlu’ya mahsus degil. Sadece Türkiye’ye mahsus da degil. Yasanilan cagla-zamanla ilgili bir sey. Sanayi öncesi tarim toplumundaki kadin Türkiye de de, Isvecte de asagi yukari ayni: Ikinci sinif ve ezilen. Ûretimin topraktan sanayiye, fabrikalar gecmesiyle eski aile düzeni de degisti, kadinlarin rolu de degisti-degisiyor. Kadinlar giderek toplumdada, is hayatindada, egitimdede, sosyal hayattada, siyasettede erkeklerle dah esit oluyorlar. Bu tabi kendiliginden olmuyor. En basta bilincli kadinlar olmak üzere, esitlikten yana adaletten yana olanlarin mücadelsiyle iyilesmeler oluyor. Ama hala Isvec de dahil dünyanin heryerinde esitlik icin yapilacak daha cok sey var.

8 Mart Dünya Kadinlar Günü, kadinin esitlik mücadelesinin sembol günü. 1857 de Amerikada, Sikago´da tekstil iscisi kadinlarin direnisi sirasinda öldürülmeleri nedeniyle, onlarin anisina kadin mücadele günü olarak kutlanan bir gün. Önce, 1900 baslarinda Polonya asilli sosyalist ve kadin haklari savunucusu Clara Zetkin´in önerisiyle sosyalist ve isci cevrelerinde “Dünya Emekci Kadinlar Günü” olarak kutlaniyor. Yanilmiyorsam 1975 yilindan beri de Birlesmis Milletler karariyla bütün dünyada “Dünya Kadinlar Günü” olarak kutlanmaya devam ediliyor.

Ezenle ezilenin olmadigi bir dünya dilegi simdilik sadece bir dilektir ama, kendimizi degistirmek ve hic degilse ailemiz icerisinde ezen-ezileni ortadan kaldirmak elimizdedir. Sözünü ettigimiz analarimiz, bacilarimiz, eslerimiz, cocuklarimizdir.

Göteborg, 8 Mart 2016

Hamza Demir

*Bu yazi daha önce Tut Pekmezinde yayinlanmisti, güncellestirirldi.